30 Temmuz 2009

yeni bir heyecan

hikayeden blog takipte olduğum bloglardan biriydi uzun zamandır. şimdi de içinde bulup yazdığım bir blog halini aldı. sıradan veya sıradışı adlı hikayenin yazarlarından birisiyim.

28 Temmuz 2009

görmek'e dair...

görmek adlı yazıma sessiz sedasız bir resim ekledim dün gece. üzerine çokça uğraşılmış bir resim hem de. ve bir yazımın okunup üzerine bir şeyler çizilmiş olması beni deli gibi mutlu etti. ancak bu söylediklerime rağmen resim bana ulaştığında fazlaca öküz bir dönemimde olduğum için kendisine gereken ilgiyi gösteremedim. bu yüzden bir özür dilemem gerekiyor, pek tabi bütün o uğraşı ve verdiği değer için de bir teşekkür etmeliyim selim'e...
bir de; hepsinden değil ama hayatın kimi pencerelerinden odaklandığımız bazı noktaların ortak oluşu için mutlu olduğumu söyleyebilirim, başlamışken.

bir vagon ve bir kitap





























tatile gitmeden önce, metroda bulunduğum herhangi bir günde kafamı kaldırıp her zamanki gibi boş boş bakarken birden sana odaklandım.
elindeki kitaba bakışındı beni buna iten.
okurken yüzünün aldığı ifade.
duruşun...
o kadar kısa süre içerisinde bunları ayırt edemedim tabi, sonradan farkına varıyorum bu durumun. ben seni öyle görünce bir de kitabına odaklandım ve "sana gül bahçesi vadetmedim"i okudu gözlerim. kitabın ismi vurmuştu, ekşi' deki yorumlar fena değildi. kitabı aldım ve okudum ankaradan uzakken. evet sevmiştim.
bütün bunların üzerine seni, yani karşımda oturan ve yüzüne odaklanmadığım seni normalde sevemeyeceğim kadar çok seviyorum. hiç kirlenmemiş ve kirlenmeyecek bir duygu bu. sanırım bu yüzden de sonsuz. kulağa hoş geliyor... okumayacağını bile bile yazıyorum bu yüzden.

26 Temmuz 2009

belgelenmemiş bir mutluluk

tatilin son günü ipeğimin gelişiyle şenlendi. başkalarıyla mecbur kalarak yaptığım konuşmalardan sonra en içten konuştuğum, en içten gülüp en içten hüzünlendiğim gündü. aslında sadece 8 saatlik bir zaman dilimiydi. ama dönüp bakınca eğer yaşanmasaydı ankaraya çok kötü dönerdim gibi geliyor.
söylenecek hiç bir şey hissettiklerimi açıklayamayacak ama artık sözcüklere sığınmamıza gerek yok sanırım.
ancaak denizi olan, ait olmadığımız o yerde buluşma başarısını göstermişken beraber bir tane bile resim çekilmeyişimiz beni çok ciddi düşüncelere hapsetmekte. en basitinden o resmi buraya koyabilmeyi çok isterdim.

evim güzel evim!

çok uzun ve genel olarak çok yavaş geçmiş bir zamandan sonra otobüsün izin verdiği ölçüde ankara' yla karşılaşmak muhteşem bir duyguydu. aştiye ayak basmak huzur demekti. eve gelip oradan oraya koşuşturmak mutluluk kaynağıydı.

açıklama: tatil sıkıcı geçmiş bir süreç olsa da yazacak çok fazla şey birikti. onları uzun uzun bir tek yazıya sığdırmaktansa tek tek yazacağım.

18 Temmuz 2009

zaman kaybı yaşamak?!

çok uzak kaldım. kendimi kuşadasında bulaşık yıkamaya adanmış bir hayatın bir parçası olarak görüyorum. korkuyorum, kaçırdıklarımı yakalayamayacağım diye. bu beni öyle bir yoruyor ki öfkeleniyorum. öfkem dağılıp duvarlara sonra duvarlardan dönüp yine bana çarpıyor.
mesafeler yoruyor derdim. bunu bu kadar durağan bir dönemde hiç yaşamamıştım. ve bu yüzden de normalden de fazla acıtıyor mesafeler, uzak kalınmış zamanın giderek artmasıyla üzerimdeki ağırlık da artıyor. ankara burnumda tütüyor.
hasan ali toptaşa hayranım, cümlelerimin ona benzemesi cezbediyor ama bir yandan da yanlış tabi.
off çok sıkıldım!!!