31 Ocak 2011

sen ilacımsın!

tatilin sadece bir haftası geçmiş.
bu cümleyi kendime sık sık tekrarlıyorum ama böyle tatil ne iğrenç şey gibi değil, tatil çok muhteşem gibi de değil. arada kalmışlığımla söyleyip durduğum bir cümle. aslında evde kaldığım anlarda deli gibi sıkılmamla ilgili olabilir.
tam bir yıldır ilaç kullandığımı bilen bilir. geçenlerde son ilacımı içtim, ajandama o günü hatırlamak istermişçesine not düştüm falan. neyse, söylemek istediğim aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamak istemediğim.
aslında anlamış olduğunuzu düşünüyorum, biraz duygusalım tam da şu an.

28 Ocak 2011

insanın bir konu hakkında, değişen onca şeye rağmen, hiç bir zaman hiç bir şey değişmemiş gibi hissedebilmesi çok saçma değil mi?
(bu da övgü'yle benim nasıl adlandıracağımızı bilemediğimiz ama bir yandan da sevdiğimiz şeyler için kullandığımız "saçma"mızdır.)

26 Ocak 2011

karalamalar

"geleceği görme yeteneğimizin olmaması aslında çok muhteşem bir şey. çünkü, asla yapmam dediğimiz şeyleri ileride yapacağımızı görmek fazlasıyla canımızı sıkabilirdi. bilerek ve isteyerek yapacağımız günse zaman akıp giderken geliyor.
geçmişin en karanlıkta bırakmak istediğim şeyiydi. bütün yaşananlarıyla beraber. ama sonra pek çok sebeple her şeyi unutabiliyor insan. unutmasa da umursamıyor eskisi kadar.
gece yatınca ya canım yanarsa dedim. sonra bunu bir daha düşünmemeye karar verdim. hiç düşünmezken her şey daha gerçek oluyor çünkü. yaptığım onlarca saçma sapan şeyde çok düşündüğümü ama gene de olmadığını söyledim kendime; bu kez düşünmeden, sayılabilecek binlerce ama'ya takılmadan yürümeye karar verdim."

25 Ocak 2011

tatil!

gördüğünüz üzre blogum o yapış yapış pembeliğinden kurtuldu. arkadaki fotoğraf benim çektiklerimden. sonuç olarak içime sindi bu hali.
dün otobüse yetişebilmek adına metronun merdivenlerinden yuvarlanışım; utanç vericiydi, anlatırken son derece komikti, ve fotoğraf makineme hiç bir şey olmadığı için düşünmeye bile değmiyordu. ama sabah gözlerimi 1 gibi açmamın ve bütün gündür kolumu kaldıracak halim olmamasının tek sebebi o düşüştür.
yine dün, eve dönerken kitap okumaya öyle dalmışım ki batıkentte kendimi son anda dışarı attım. huzurlu bir durumdu resmen.
bugün oturup yes man izledim. yüzümü güldürmesi açısından gayet iyiydi. jim carrey' i seviyorum.
ammaaa!

Zooey Deschanel sen ne muhteşem bir kadınsın!

12 Ocak 2011

günler gelir geçer

google' da yasemin mori' yi arayanlar benim blogumla karşılamış ve hatta üşenmemiş de tıklamış. dünya çok acayip aslında değil mi?
mid-term haftaya ve ben upper olmaya her şeye rağmen karar vererek bir de achievement yükünü ekledim omuzlarıma. hala da acaba yapmasam mı? sorusu var aklımda.
hani belli bir saatten sonra fotoğraf çekemiyorsun ya aslında bok gibi bir durum ama diğer yandan da içinde kalan hevesle ertesi gün daha çok bakıyorsun çevrene.
gidip değişim üzerine bir konuşma yapmam gerekiyor. o konuşma sadece bununla kalmayıp çok farklı yerlere gidecek bunu da biliyorum.
bugün gazete satma işindeki yeteneğimi iş güç sahibi birileri görüp, arada bir uğra parası neyse veririz deseydi ne güzel olurdu değil mi? tamam saçmalamıyorum!

10 Ocak 2011

bok yemek

çok acayip bir gündü.
zamanlar öyle zamanlar.
mutlu olmak için çok acele edip mutsuz olmayı bu kadar ağırdan almak niye hiç bilmiyorum?
aslında güzel bir soruydu. birinin yanındayken mutlu olabilirsin ama ya yanında değilken?
sonra bir yerlerde beni tanıyan insanlar var. artık görüşemediğimiz, görüşmediğimiz falan. cansu birisi için aklımda derse onu kalbinde önemli bi yere koymuştur.
hala küçük bir kız çocuğuyum pek çok açıdan. bir tek ben anlayamıyorum, söylenen cümlelerin sırf benim için söylendiğini ve aslında ne kadar da içi boş olduğunu.
bugün bang bang günü. ufizy'de dönüp duruyor.
he would always laugh and say
remember when we used to play
bugün ilahi adaletin çok sert bir biçimde kendisini göstermesi gibi bir cümle kurduğumu söylemek zorunda hissediyorum kendimi. bu hayatta manyaklar bol.
bok yediğimi hissediyorum. kısa ve öz olarak anlatmak istediğim budur.

8 Ocak 2011

değişim kokan zamanlar

blogum bu bol pembe ve beyaz haliyle pek güzel olmadı biliyorum. ancak uzun zamandır var olan kafamdaki değişiklik fikri işe giriştiğimde sabırlı olmamı sağlayamıyor ne yazık ki. dilara'nın flickr için bulduğu eklenti artık kesinlikle değiştirmem gerek dedirtti ve çıkan sonuç budur.
bugün ablayla sinema. sonra ailecek alışveriş günü.
sizlere yasemin mori konserine gittiğimiz günü anlatmak istiyorum ama bugün yapamayacağım sanırım. sadece maddelense bile güzeldi aslında. 2010 sonrası ilk en güzel gün diye tanımladık hatta kendisini.

3 Ocak 2011

yıla yeni başlangıçlar; ajanda, hayaller, isyanlar

artık çok güzel bir ajandam olduğu için hiç bir şeyi unutmayacağımı umuyorum. çünkü bugün ilacımı içmeyi unuttum ve hiç de hayra alamet bir durum değil benim için. bir de unuttuğumu hatırlayıp, sonra tekrardan unuttuğum bir şey var ki, daha bu yazıya başlarken aklımdaydı. tam olarak kafayı yedirebilecek bir durum olduğundan hastalığıma vermek istiyorum.
bazen canım sıkılacak gibi oluyor, gün içinde, boşluk anlarında. sonra düşünüyorum, yüzüm gülüyor anında.
iki haftada nasıl upper olunur? soruma öneriler bekliyorum. upper olmamın daha iyi olacağına karar verdim gibi.
burda biraz ateşli bir çıkış yaparak, ben metro insanıyım arkadaş! demek istiyorum. kafan rahat, insanlar üstüne üstüne gelmiyor ve deli gibi kitap okuyabiliyorsun. otobüs ruh sağlığıma tecavüz eden bir ulaşım türüdür.
yılbaşı hikayeleri çok korkunç bu yıl. o gece evde olduğuma hatta erkenden uyuduğuma sevinebilirim neredeyse. yok ya da sevinemem. bu sözlerimle de kendimi avutmaya çalışıyorum ancak.
işte öyle.

1 Ocak 2011

2011 geldi. bir süre tarih atarken yıl hanesine 2010 yazıp boşa kağıt harcayacağım. sonra sanki hep 2011'miş gibi yaşanılacak falan filan.
filmlerde sık sık karşılaştığımız bir sürü şey var ya. hani bir yerden sonra artık sıkan. onlar hayatta başımıza geldi mi çok güzel oluyorlar aslında.
üç aylık ayrılığımız sonunda ablam eve dönecek yarın. arada kendisini çok fazla hissettiren o özlem, yarın onu görünce en şiddetli fırtınayı yaratıp geçecek.
bu kaçıncı bilmiyorum ama hastayım. haftasonum daima yatakta, oblomov ve bolca uykuyla geçecek gibime geliyor.