12 Şubat 2011

bugün içimdeki şeytanı susturdum!

bazı zamanlar vardır ya, ya da bazı şeyler, hani durup düşünürken çok etkilemeyen ama gerçekleşince beklenmedik bir etki yaratan. bugün irene' de upper olduğumu öğrendiğimde olan resmen buydu.
bunun biraz öncesinde metroda giderken kendime kitapça' da oturmuş olsalar demiş, sonra da bunu yapmayacaklarını düşünüp üzülmüşken, kitapçadayız diye mesaj gelmişti mesela.
havanın artık 4'te değil de 5.30'dan sonra kararıyor olması bile başlı başına muhteşem aslında.
ya da böyle içimde bir yerlerde sıkıntı olan ne varsa, aslında bunları beklemeyerek konuş diyen seyithan'a kusmuş olmam var. kendine söyleyemediklerini başka biri sana söylemeli bazen. bazen de yalnızca dinlemeli mesela.
pazar günü, güzel fotoğraflar çekmek planları. sonrasında yazılacak bir yazıyla ilerleyen günlerin gebe olduğu mid-term zamanlarındaki kendimi kıskandırmayı düşünüyorum.
pazartesi için renkli ve tatlı bir şeyler.

günümün huzursuz kısımlarını yazmayınca sanki gerçekten huzurluymuş gibi hissediyorum. çok iyi değil mi?

11 Şubat 2011

bir şeyler yazmalıymışım gibi hissettiğim ama muhtemelen pek bir şey yazamayacağım anlardan. bu his içimde kabaran öfkeden güç alıyor ama o öfkeyi anlatmak imkansız gibi. sigarasızlıktan belki de.
zamanla alakalı problemlerim olabileceğini düşünüyorum. geçen gün kütüphaneden aldığım kitabı uzatmam gerektiğini fark ettiğimde -ki bu iki haftalık bir süre- bir an kendime gelemedim. tatilimin son demleri ve tam da şu an bir yandan bütün benliğimle bitsin istesem de tatil bitmesin diyorum.
bu sabah oturup youtube'dan karanlık odayla ilgili videolar izledim. sonra durup bunu neden 3 haftadır yapmadığımı düşündüm.
bir de sevgili dbe, artık sınıfları açıklasan çok muhteşem olacak.

8 Şubat 2011

tepkiliyim!

nasılsın sorusunun cevabı 'iyiyim'se ve o kişi size kötü göründüyse yapılacakları ikiye ayırabiliriz.
1-eğer yakınsanız, 'hadi canım anlarım bi haller var sende' gibi şeyler söylersiniz ve eğer bunu yapmazsanız ayıptır, yazıktır.
2-ama eğer selam vermek mecburiyetiyle böyle muhabbetler içine girmişseniz 'sen bana iyi gözükmedin.' demezsiniz. size ayaküstü hayatımızdaki yanlış, ters şeyleri anlatamayacağımız gibi, zaten gayet iyi olma ihtimalimiz vardır. belki çayım istediğim gibi değildi ona biraz kafam takıldı. ya da gerçekten iyiyim lan.
bu muhabbetlerden kaçınmak lazım, okuyan okumayana anlatsın dünya daha çekilir olabilir belki böylece.

7 Şubat 2011

içimden hiç bir şey yapmak gelmediği için sıkılmanın önüne geçemiyorum. elime alıp kitabımı okuyamıyorum. akıllara zarar değil mi?
hafta içinde bir gün beze yapacağım. eğer şekilleri güzel olursa seyithan'a havasını atıp mutlu olacağım falan.
odtü'de piknik fikri çok güzel olabiliyor. ee malum bu aralar güneş yüzünü gösteriyor, sıcakmış gibi davranabiliriz. ya da soğuğu da çok sevebiliriz.
biscolota reklamı dilara'nın yorumundan sonra eski etkisini kaybetti. her seferinde aklıma onun söyledikleri geliyor ve gülüyorum resmen. lan dilara!

5 Şubat 2011

biz karanlık odada saatler harcadık

seyithan dün bir yazı yazmış. önce onu okuyalım.

şimdiii seyithan diyeceğim şu ki, orda cansu ve dilara ile fotoğraf basarken donmak yazsaydın zaten neyin ne olduğu ortada olurdu. ama lütfen! lüüüütfen.

4 Şubat 2011

the lives of others

bu blogu aldatıyor olmak hissini biraz olsun dindirmek adına bir şeyler yazayım dedim. ama yazacaklarımın daha iyisi varken ne gerek var diyor ve sizi "şuraya" davet ediyorum.