26 Aralık 2010

hayat bana güzel olabilir aslında.

22 Aralık 2010

come here

http://fizy.com/#s/1dcj9j

mid-term sonrası miskinlik günleri.
kitaplar ve filmler.
artık anlamı olmadığını dillendirdim, keyifliydi.
kütüphane huzurunun bir başka olduğunu gün geçtikçe daha çok insanla konuşuyorum, herkes farkında bu durumun.
aşık olmamak için saçma hedeflerim var.
sezgiye kötüyüm dedikçe kötülersin derken geçmişe baktım. değiştiğimi, artık canımı daha az sıktığımı fark ettim.
ve bu şarkıda durmaksızın dans etmek istiyorum.
bütün bunlar bir süredir olanlar.
huzur.

5 Aralık 2010

5 aralık 2010

nazım hikmet'in 3 yıl boyunca yazdığı şiirlerinin olduğu el yazısı defteri 22bin liraya satılamamış. tamam sana bana çok ama, oralarda tın tın gezen teyzelerin amcaların aklı nerdeymiş anlam veremedim ve hatta sinirlendim. hatta defteri gösterirken ölümüne ovkalayan kadına da ayırca kılım.
bugün antika pazarına gittik. umduğumuzdan güzel ve çeşitliydi. bu yüzden de şaşkın ve mutluyduk. ben kendime bir tane dolma kalem aldım, eve gelince mürekkebi ne işe yarıyor ki diye attığımı hatırladım. böyle de bir insanım işte.
günün en güzel yanıysa artık fotoğraf makinem olmasıdır. hatta bu son zamanların en güzel durumu bile olabilir. mutluyum, umutluyum.
ve bir de! dilaraa! nice yıllara. kutlanabilecek her yerden kutlamayı deniyormuşum gibi oldu bu da.

3 Aralık 2010

sihir değil mi?

dün film yıkamıştık bildiğiniz gibi bugünse fotoğrafın kağıtta oluşmasına tanıklık ettik. ben nerde huzurlusun sorusunu yeterli bulurdum her şey için, ama bu hem heyecanlı hem gergin hem huzurlu hem de mutlu olabiliyor. yıllar önce fotoğraf çekmeliyim diyip onu bu zamana kadar yapmamış olmak acaba boş bir takıntı mı diye düşündürüyordu biraz. artık olmam gereken yerdeyim diyebiliyorum.
bir de anneyle oturup dizi izlemem sebebiyle gözlemim: gönülçelen adlı dizide pariste yapılan çekimler diğerlerine oranla öyle kaliteli duruyor ki insan ne yapmak istemişler diye düşünüyor.

2 Aralık 2010

karanlıktan aydınlığa

işi -enstantane ve diyafram- kapmışız çağdaş öyle dedi. hayatımıza yeni renkler giriyor ya çağdaş siyahla beyazı kaptı ki onlar da hayatımızda büyük bir yer edecek gibi duruyor ve karanlıkta becerikli. şu an çok alakasız iki cümleyi birleştirdiğimin farkındayım. bunu bana düşündürense ingilizcede yaptıklarımız.
bugün hızlıca bir makara film çekmem sonrasında karanlık odada beş kişi saçmalarken, işi yapmaya çalışmamız ve küçük ellerin bunun için pek de biçilmiş kaftan olmaması. dilara bitirdiğinde benim daha çok yolumun olması. ilk makaralarımızı dilara ile birlikte yıkamamız, tarihin belki de akılda kalacak olması. gelenekselleştirmeye olan derin merakım.
ve her şeye rağmen aydınlık, zamanın önem kazanması.
sonra filmi asıyorsun. bakıyorsun ki her şey orda. zamanı durdurmak dedikleri bu olabilir. hatıralara takılıp kalmaktan kurtulmanın sırrı olabilir. onları bir yere hapsediyorsun çünkü.
biliyorum bizim yaşadığımız hayat değil ama yine de kenarından köşesinden tutuyoruz işte.

1 Aralık 2010

sadece giriş

adı nedir diye düşündüm aklıma hiç bir isim gelmedi.
beni yalnız bırakın, biraz da canımı sıkın ve mimarlıktan a1' e kadar yalnız yürüyor olayım böyle şeyleri her daim düşünebilirim.
bildiğim hiç bir isim onu tasvir edemedi.
kendimi yavaş yavaş büyüleyebilirim. kendimi yavaş yavaş zehirleyebilirim.
aslında onun hiç bir şey olduğunu bile bile..

böyle bir şeyler karaladım devamı gelmedi.
ve yine de devamı yok diye unutmak istemedim.