31 Mart 2011

http://www.flickr.com/photos/felixberndt/3977592218/
mesela ankarada da böyle yerler olsaydı ben de böyle fotoğraflar çekerdim. hatta insanlar kayık çıkmasın diye gerekli ayarları da yapardım, ha belki adam böyle sevmiştir diyebilirsiniz hakkınız da var.

29 Mart 2011

"bir odtü genetik polisiyesi daha"

bugün son dersi asıp emrah serbes'in imge kitabevindeki imza gününe gittik, dilara ve sonrasında sezgi'nin katılımıyla. sırada beklerken başta içerdeydik sonra birer adım ilerleyelim diyerek dışarı çıkmayı başardık. -sigara içmenin hayata kattıkları- tam o sırada dilara'ya hayaletle akbaba dedim, ama biraz yüksek sesle söylemişim ki "aaaaaa!" diye tepkiler yükseldi önümüzdeki kızlardan. sonra kitaplar imzalandı, genetik de ne biçim bölüm muhabbeti oldu, ben sigara içerken bi poz çeksem deyip sigara yaktırdım. sonra aynısını akbaba'ya da yaptım ki bi an tuhaf bi gerilim oldu kabul etmek zorundayım. sonuç olarak güzeldi keyifliydi, acayip ruh halinden biraz uzaklaştım bu vesileyle.

"iyiler ilk görüşte tanınmaz."

seyithan!

merhabalar. bloggerı açık bulmuşken bir şeyler yazmadan geçmek istemedim. bunun için de seyithan'ın doğum gününü bi de burdan kutlamak için bir iki cümle yazacağım.

"bir şey nasıl başlarsa öyle biter'in gerçeklik payını bana reddettirip, bir şey nasıl biterse öyle hatırlanır'ı yaşattığın için teşekkür ederim."

bir açıklama yapmak gerekirse, 15 tatilin son pazarı çok mükemmel bir ulus-fotoğraf gezisi yaptık biz seyithanla. ve ben göööya o zamandan beri upuzun, fotoğraflı bir gezi yazısı yazacağım, yapamadım. sonra da bu cümleyi düşündüm, gene engeller oldu yazamadım falan.
uzun olmasa da okuyan ne demek istediğimi apaçık anlayacaktır ve o günün güzelliğini anlasa da sadece tahminlerle idare edecektir.

"seyithan bahaneler üretiyorum kabahatime görüyorsun ama işte ancak bu kadar yapabildim."

iyi ki doğdun!

17 Mart 2011

tekrar merhaba!


kürk, kürkçü, tilki... biliyorum bu muhabbetleri sonuna kadar yapabilir ve hiç bir sonuca varamayabilirim. bu blog böyle sürüp gidecek gibi.
insanın iyi ya da kötü olması direk kendi elinde olan bir şey. neyi seçtiğiniz, sanki öyle değilmiş gibi davranarak bile neyi seçtiğiniz... sonsuza dek böyle konuşabilirim.
bu gece insanların yazdıklarını nasıl söyleyeceklerine acayip kafayı taktım. hani normalde de üzerine düşünsem çok rahat bileceğim şeyler ama bugün bütün harfler sahiplerinin soluğu dolu geliyor gözlerime, oradan da kulaklarıma geçiyorlar.
illa ki sebepler olacaktır bizi mutlu ya da mutsuz edecek. yine de eğer ki biz bütün varlığımızı o sebeplere bağlıyorsak evet bir durup düşünmek lazım. bu söz de o zamanlar için işte.
"mutlu olmamak için bir sebebin olmamalı
mutlu olmak için de"

fotoğraf için hazal'a söz için halil'e teşekkürler.