21 Mart 2009

içimizi dolduranları boşaltmalı!

ne zaman bilgisayarın başına oturursam oturayım muhakkak maillerime baktığımı farkettim bugün. aslında bunun enteresan bir durum olduğunu anladım desem daha doğru olur. çünkü çok nadir olarak gelen maillerin göndericileri; facebook, turkcell, kahve dünyası gibi siteler. yani önemli bir şey yok ortada, bunu adım gibi biliyorum. yine de belki bir umut önemli bir şey gelmiş diye düşünerek belki sadece saçma bir alışkanlıkla, açtığım ilk sayfa gmail oluyor.

bir de şu var; gelişim piskolojisi üzerine yapılan çalışmalar sonucu, birey olmak yolundaki adımlardan birini bir şeyi alışkanlık haline getirdiğimizde atıyormuşuz. ben bunu duyunca; bir şeyleri alışkanlık haline getirmek de alışkanlık oluyor durumunu biraz daha anlar gibi oldum.

son olarak; gripin-rüzgar yıllardır bilgisayarda olan ve güzelliğini yeni farkettiğim bir şarkı.

19 Mart 2009

!!! Bu yazı bolca 'yağmurun yedi yüzü' kokabilir.. cümleler ordakileri andırabilir. fazla etkilendim çünkü bu sıra kendisinden.

hayatımızda kendimizle ilgili ancak bizlerin seçemediği pek çok şey var. ve yakınırız bunlar hakkında pek çok zaman. ancak seçtiklerimizin de bizi nereye götüreceğini, nelere sebep nelere engel olacağını bilemiyoruz yaşamadan önce. geriye dönüp bakınca fark ediyoruz... geriye dönüp bakınca pişmanlıklar yaşıyoruz, geriye dönüp bakınca mutlu olduğumuzu düşündüğümüz bir çok anın aslında öyle olmadığını ya da öyle olanların çoğunun, ilerleyen zamanda nasıl kirlendiğini ve bir yerden sonra onları temizlemeye çalışmak için bile güç bulamadığımızı görüyoruz...

çok büyük umutlarla, çok büyük bir sevdayla, büyük inançlarla çıktığımız pek çok yoldan ayrılıyoruz yeri geliyor. pişmanlık duymuyoruz belki, en başta "ben" dediğimiz sonrasında "biz" dediklerimiz değişiyor, değişim bizleri bulunduğumuz yerde yetinememeye itiyor. ve kırgın, yorgun yeniden başlıyoruz yeni bir hayata... yeniden ve yeniden...

ve ben bunları okudukça, yaşadıkça korkuyorum... sanırım daha önce de bu tarz cümleler kurdum bu adres altında... ve belki defalarca daha kuracağım... işte bu yüzden bilmiyorum... hiç bir şey bilmiyorum...

5 Mart 2009

içimizi dolduranları boşaltmalı!

hayatım, yer ve gök arasında fakat onların birbirine pek yakın oldukları bir diyarda, yani fazlaca kapana sıkışmış hissi vererek sürmekteydi uzun zamandır. ancak bir süre öncesinde hem gerçekleşen değişiklikler hem de aldığım ve uyguladığım kararlar yüzünden yeryüzü ve gökyüzü ayrıldılar birbirlerinden..

bu yaşananların bugün varolan ve o zamanı kötü kılan ayakları, yani geçmişten gelen gölgeler artık sadece kendimle dalga geçmemi sağlıyor. denir ya; "kendisiyle dalga geçebilmeli insan" diye... sorunumun düşüncesizliğin dibine vurmuş insanlar içinde çok ince olmak olduğunu inceden inceye hissettirse de bu durum, bir yandan da "artık o kadar da değil" diyorum sonuçta... kendimi kandırıyor olabilirim, her şey hiç beklemediğim bir anda tersine gidebilir yine de şu an harfleri bu yönde anlamlandırmak pek iyi geliyor...

bir de güzel yazılar okuyorum... bana yazılmış ve piksellerden geçip yüreğime dokunan... acemice tutunuyorum ve bu sefer farklı olacağı kafama biraz daha yatıyor. gözlerime yansıyanlar güzel sıfatının tanımı olarak kullanılabilecek kadar güzel...

yeni favorim sıcak şarap... aslında tam olarak sıcak şarap değil. ustasının elinden çıkan farklı bir lezzet. 'anadolu yollarında meyve bahçelerine girme sebebi'... hassaslığımın ve ondan kaynaklanan aşırı yorgunluğumun ilacı... bir o kadar da tuzu biberi gibi...

bir de uyumalıyım...