16 Şubat 2009

batmak, çıkmak, batmak, çıkmak, bat, çık, bat, çık, ...

bu yazıyı; kendimle hesaplaşmak adına, artık buna gücüm olduğu, en önemlisi de daha dün sabaha kadar kötü olan şeyler bile şu an gözüme iyi gözüktüğü için; "ben" kelimesinden korkmadan, ikinci tekil ve çoğullardan arındırılmış cümleler kurarak tamamlayacağım. böyle cümleler kurabiliyor olmanın tadını, hayatı "ben" diye geçen biri pek anlamayacaktır muhakkak. pek tabi hepimiz kendimiz için çabalamaktayız, yine de bunun bir seviyesi var. ya da en azından böyle olmasını umuyorum. çünkü yaşadığım ya da çevremde yaşanan ve "olur mu böyle şey?" dediğim durumları hiç kimseye yaşatmak istemediğimi daha iyi idrak etmiş durumdayım geride bıraktığımız saatler itibariyle.

karmaşık cümlelerime bakarak hala sıkılmadıysanız sanırım biraz daha açık olmanın zamanı geldi. "dibe ne hızla batarsa bir kişi o hızla yukarı çıkarmış." diye bir cümle var, fazlaca ben ama en çok kendi gibi olan candan birinden sık sık duyduğum. eğer çok hızlı batmazsan ve yeteri kadar dibe inemezsen çıkış yavaş hem de pek yavaş... boğulmasan bile büyük etkileri var...
ve benden "içinden ne geliyorsa yap, ne düşünüyorsan söyle." gibi bir cümle geliyor. her zaman değil ama kimi zaman çok işe yarıyor kendisi...

hayatımın gereksiz, sebepsiz ve anlamsız bir kişiyle yaptığım belki de en saçma sapan konuşmasını ve devamındaki zaman dilimini kurtardı yukarıda yazılanlar... çünkü ilk başta duyduklarım ne kadar ağır gelse de sonrasında "evet, her şey bu kadarmış. ve bu nedenle üzülmeye bile değmez." cümlesini kurdurdu bana.

ve gerçekler asla saklanmamalıymış. saklanmış gerçeklerle çarpışmanın acısını yaşayınca anladım bunu. işte bu yüzden, biliyorum ki bir şeyler öğrendim, benden kalmış en ufak birşey vardıysa artık "hiç anlam ifade etmeyen", onları parçaladım...

ve yine sırf bu yüzden biliyorum ki "mutlu olmayı hakediyorsun." cümlesini içten kuracak üç dosta sahibim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder