1 Nisan 2009

her şeye rağmen?

"çayı bira bardağından içer gibi yaşar olmuştuk hayatı, hatırlıyor musun?" diye başladı konuşmaya.

gözlerinde hüküm sürmüş olan buğulu hava yine orada, diye düşündü karşıdaki. ve cevapladı; "eninde sonunda içtiğimiz çaydı ve günü geldi bardakta çay kalmadı."

yaşlar akmaya başlamasın diye kendini sıkmaktayken, her şeye rağmen bu konuşmayı yapma kararı aldığında, düşündüğü "her şeyin" arasında, kötü olan şeylerin yeteri kadar olmadığını farketti. pişmanlık kalpten pompalanan kana karışıp vücuda dağıldı. insan vücuduna olan hayranlığı bir anda nefrete dönüştü.
yıllar önce olduğu gibi...
yıllar önce bir anda her şeyden, herkesten nefret etmeye başladığını hatırladı. karşısındakinin var olan her şeyi temizlenemeyecek bir biçimde kirletip giden olduğunu yüzüne çarptı, karşısında oturduğu kapının açılmasıyla içeriye dolan rüzgar.
sonra elinde kalmış olanlarla yeni bir duvar inşa etmeye çalışmasını, arada bir çatlayıp içeriye su alsa da bunu insanları imrendirecek kadar iyi başarışını hatırladı.
"ama elimizde kalan bir bira bardağıydı. yine de içini, içimizden geldiği gibi doldurmuşken neden buradayız?"

kapı bir kez daha açıldı ve rüzgar karşıda oturanın sırtına çarptı. beraberinde, beklediğini bulamayacağı gerçeğiyle. o, o buğulu gözlerde, kendisine yönelmiş; nefret, hırs, intikam alma ihtiyacı gibi hisler göreceğini düşünerek istemişti bu görüşmeyi. biraz zorlarsan tekrar sevgiye dönüşebilecek bir şeyler istemişti ve kendisinden her zaman olduğu kadar emindi. istediğini alacaktı... bu sefer olmayacak düşüncesi beyninde sağa sola çarptı.
buradaydı; çünkü yalnız kalmıştı, çünkü o gözlerin kendisini hep bekleyeceğine inanmıştı. farketmese bile; orada kendimi tekrar bulur, bir süre dinlenir ve tekrar giderim, demişti kendisine.
"neden buradayız bilmiyorum."

halbuki ben nasıl da iyi biliyorum neden burda olduğumuzu, diye düşündü. karşıdakinin kendisini ararken nasıl hep hüsrana uğradığını tahmin edebiliyordu. farketti ki sadece bunu görmek için gelmişti buraya. zamanında geceler boyu ağlarken, onun hiç de umursamadan yeni bir şeyler yaşamaya başlayışının nasıl acıttığını düşündü.
kalktı. yalnızlığını paylaştığı emektar kabanını giydi. etkilemek, gücünü göstermek için; eli sıkıca kavrayıp, sahibinin gözlerinin içine bakarak sıkmalıydı diye söylenirdi. öyle yaptı.
kendisini rüzgara attı.
bir sigara yaktı.
ve gözyaşlarını sadece kendisi için, bir sınavı bir kez daha geride bıraktığı için akıttı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder