11 Ocak 2009

Ölümü beklemek

balıklarına onlar arasında ilişkiler düşünecek, onları izleyerek hayatındakilerle bağlantılar kuracak ve kimi zaman ruh halini onlara göre belirleyecek kadar bağlı birini düşünün... o balıklardan birisi ölünce ve bu hayatında yeni kararlar aldığı bir güne denk gelince bunun için sayfalarca yazı yazabilir o biri. yaşayan balığa da daha deli bir biçimde bağlanır. ama çevremizdekilerle olan ilişkilerimizi düşünün aynen öyle işte. nasıl onlara yeri gelir kızar, günlerce yüzlerine bakmayız, yine de onlardan birinin canı yansa bizimki de bir o kadar sızlar ya da eninde sonunda döneriz yanlarına tilki ve kürkçü hesabıyla...

işte böyle zamanlarda, yani onlara kızıp uzak kaldığımızda, geriye dönünce bazen haklı ama beklemediğimiz bir tepkiyle karşılaşırız. belki tamiri mümkün olmayan ya da en azından iyileşmesi için çokça zamana ve emeğe ihtiyaç duyulan. bir balık, bunu fanusun dibinde hiç kıpırtısız durarak gösteriyormuş. onu iyileştirmek daha zor bir insana göre. işte bu yüzden balığın sahibi korkuyla bakıyor ona. balığın o durumu kaldıramayacağından ve ölümü bir kez daha o fanusun içinde göreceğinden emin neredeyse. ve bu yüzden sessiz bir özür diliyor ondan, vedadan önce yazılırsa daha anlamlı olur diyerek.

"bir japon balığına "osman" diyecek kadar deli dolu bir kız, izliyor onu. bu kez bir şeyleri gerçekten iyi yapabilmek için hiç olmadığı kadar çabalayarak hem de."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder