10 Ocak 2009

mesafelerin ne kadar acıtıcı olabileceğini görmek korkutuyordu gözlerini. birine tam da sarılman gereken anda, ondan bedenen ya da ruhen uzak olmak insanı korkunç kabuslara sürükleyen bir durumdu. tesadüflere dayanarak başlayanları, mesafelerin yıkması olasılığı zaman zaman dikiliyordu önüne.

güzel başlayan her şeyin gittikçe kötüleştiğini ve bir gün bittiğini, hayatının onca zamanında yaşadığından ve bunu pek çok kişiden daha duyduğundan ve en önemlisi okuduğundan beri ne yapacağını bilmez bir haldeydi. o zamana kadar yaşadıklarının hep tekrarlanacağına mı inandırmalıydı kendini yoksa hayatında güzel kalmış çok az şeyin belki de bitmeyip, onunla o nefes almayı sürdürdükçe yürüyeceğine mi inanmalıydı? ikinci seçenek güzel ve belki de sırf güzel olduğu için yani ona çok az kişi çok büyük zorluklarla sahip olduğu için inanılmaz geliyordu.

"masallara inanmaktan vazgeçtim." demişti. ama ne yazık! masallar ona inanmayı sürdürüyor ve peşini bırakmıyorlardı. çünkü dünyaya her an kırılmaya hazır olduğunu belli eden buğulu gözlerle bakıyordu. çünkü bir şeye üzüldü mü ellerinden başlayan bir titreme sarıyordu tüm vücudunu. çünkü ne kadar vazgeçse de birine bağlandı mı bunu hiç kopmayacakmış gibi yapmadan edemiyordu. zaten bunun için de pek çok yanıyordu canı. bunun için çok zor kapanıyordu yaraları.

insan için de bir son vardı elbet. adı ölüm olan. ve sevgi; sevilen gitsin diyelim, her şey bitsin hem de berbat bir şekilde mesela, umut tükensin ya da, devam ediyordu. ölüme kadar da devam edecekti belki de. işte o zaman yine bir tesadüf eseri kısa bir sohbette duydukları geldi aklına. sevgiyle yapılan şeyler kırıcı olmazdı. ve biten her şeye rağmen, geriye dönüp "evet iyiydi." diyebilmek ve o günleri, o günler gözüyle ve o zamanki sevgiyle değerlendirmek düşüncesi, biraz olsun sakinleştiriyordu onu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder