29 Ocak 2009

"ateşe giderken ne şahaneler"

sevmeyi, aşık olmayı, acı çekmeyi, birileri için bir şeyler için gözyaşı dökmeyi, içten gelen kahkahalar atmayı bilen birini hayal edelim. çok derinden bağlanıp. o bağlar koptuğunda derin yaralar alan, gidenin arkasından ya da arkada bıraktığı uğruna çok büyük bedeller ödeyendir bu kişi. sadece kendi gözünde biraz olsun temize çıkmak için çeker bunları hem de, belki de sadece geçmişte yaşanmış olanlar bunu hakettiği için...

bir dönemi kapatmak ve yenisine başlamak zordur onun için. zaman ve emek ister.

bu kişi eğer içinden dışa dönerse, kendine bakmayı sürdürürken bir yandan da başkalarına bakarsa utangaç gözlerle, görecektir baktığı gözlerdeki yaraları, umutları... sonra iyiden iyiye devam ederse bakmaya; bu sefer kimilerinin, kimileri dediğime bakmayın çok büyük bir bölümün, sadece yaşayabilmek için çabaladığını, yaralar aldığını görecektir. ve ne olursa olsun büyük balıklar tarafından yutuluşunu izleyecektir insanların.

"insan olmak..."

ve sırf yaşamayı bildiği için ve herkesin bunu hakettiğini tüm benliğiyle gördüğü için, insan olmak bunu gerektirdiği için daha iyi bir dünya hayaliyle kavrulmaya başlar... ve yaptıklarının nasıl sonuçlanacağını tam olarak bilmemesine rağmen ateş böcekleri gibi yanar yanar yanar... ölene kadar...

2 yorum:

  1. birine ne aşırı bağlanacaksın ne de ondan aşırı nefret edeceksin.
    orta yolu en güzeli.

    YanıtlaSil
  2. insanoğlunun en büyük yanılgılarından biri hep daha iyi bir dünyayı hak ettiği yolundadır. şu kısa ömrümde edindiğim basit tecrübelere dayanarak söylüyorum ki bu dünya üzerindeki hiç kimse şu anda yaşadığından daha iyi bir hayatı hak etmemiştir. insan doğası gereği daha da hayvanlaşmaya mecburdur -bireysel olarak değil de toplumsal olarak bakınız buraya- ve bu hayvanlaşmanın getirisi de elbette ki güzel bir dünya değil daha geniş bir ahırdır.

    bu da böyle biline!

    YanıtlaSil